OYUN İNCELEMELERİ
GTA VICE CITY
Grand Theft Auto. Araba soygunu. Araba çalmak
için bir insanın deli oması gerekir. Çünkü elbet bir yerde yakalanacaktır.
Bu işi hobi haine getirmiş insanlar da vardı. Arabayı çalarlar, parçalara
ayırıp satarlar. Bu iş sonucunda ise belki arabanın değerinden daha fazla
para elde ederler. Bazı ülkelerde araba hırsızlığı çok ileri düzeydedir.
Konumuz bu değil elbette. Konumuz GTA denen, bugüne kadar yapılmış en
detaylı ve eğlenceli oyun.
GTA ilk çıktığı zamanlar, kuş bakışı görüntüsüyle bizleri çok
etkilemişti. O zamana göre, müthiş bir serbestlik sunuyordu. Gençlerde her
zaman kötü birşeyler yapıp dikkat çekme isteği vardır. GTA, bu yüzden çok
sevildi ve oynandı. GTA'dan sonra bir ikincisi gelmişti. Yine kuş bakışı görüntüler,
ama bu sefer cilalanmış olarak geldi önümüze. Biz onlarla uğraşırken de,
Rockstar Games denen dahi yapımcı grubu, GTA 3 için çalışıyordu. GTA 3'ün
yapımının bitmesine az kala, haberleri yayıldı. Söylenenlere kimse inanmıyordu
tam olarak. Şahsen ben hiçbirine inanmamıştım. Çünkü inanılmaz bir
serbestlikten bahsediliyordu. Yoldan geçen her arabayı çalabileceksiniz,
radyo kanallarını istediğiniz gibi değiştirebileceksiniz, yayalarla etkileşime
girebileceksiniz ve istediğiniz gibi ortalığı dağıtabileceksiniz. Hal böyle
olunca, herkesi bir telaş sardı ve beklemeye koyuldu. Tüm bu bahsedilen şeyler,
3 boyutlu ve canlı bir dünyada olacaktı. Nefesler tutuldu ve GTA 3 piyasaya
çıktı. Herkes evlerine kapandı, yataklar tozlandı, mouse'lar aşındı.
Geceler geceleri kovaladı. Bir süre sonra GTA 3 heyecanı kaybolmaya başladı.
Ama artık o heyecan, yeniden körüklenecek. Çünkü GTA 3 için yeni bir
kardeş geldi, GTA Vice City!
Artık herşey daha detaylı, daha büyük, daha eğlenceli ve daha parlak. Oyun
daha önce konsollarda çıkmıştı. Gören görmüştür tabi. Meraklısı çok.
Ama PC versiyonu hepsinden başka. İsterseniz hemen PC versiyonunun avantajlarından
bahsedelim. PC versiyonunda, mouse sayesinde çok kolay hareket edebilirsiniz.
İstemediğiniz kadar tuş da emrinize amade, hem de rahatınıza uygun bir şekilde.
Ayrıca donanımınızın izin verdiği ölçüde, grafikleri istediğiniz gibi
ayarlayabiliyorsunuz. Monitör de destekliyorsa, istediğiniz çözünürlüğe
çıkabiliyorsunuz. Son çıkan ekran kartları ve deli gibi RAM'ler sayesinde
de görülebilir uzaklık oldukça fazla olabiliyor. Ayrıca internetten resmi
siteyi takip ederek, yeni skinler, müzikler, araçlar ve benzeri eklentiler
indirebiliyorsunuz. Replay seçeneğiniz var ve EAX 3.0 desteği sayesinde,
sadece grafiklerle değil, seslerle de mest olabiliyorsunuz. İşte PC farkları
burada.
Oyunun ön incelemelerinden, TV programlarından ve benzeri yerlerden zaten
detayları biliyorsunuz. Ben PC versiyonunun farklarına öncelik vermek
istedim. Oyun konsept olarak aynı zaten. Yine görevler alıyoruz, yine araba
çalıyoruz ve görevleri istediğimiz gibi yerine getiriyoruz. Tabi ki bunlar
kuru kuruya olmuyor. Yeni yeteneklerimiz de var. Artık motorsikler gibi değişik
araçlar da kullanabiliyoruz. Kazandığımız paralarla mekan kiralayıp, işletebiliyoruz.
Buna benzer harika eğlenceli şeyler eklenmiş oyuna. Asla sıkılmayacaksınız.
Önceki oyunda, görevlerden sıkılan taksicilik, ambulans şoförlüğü ve
hatta polislik yapabiliyordu. Bu oyunda da aynen bunlar devam ediyor. Hatta daha
da heyecanlı bir şekilde. Çünkü yeni özellikler de eklenmiş oyuna. Ben
herşeyi burada önünüze sermek de istemiyorum. Oyunun kalitesi belli, ben
burda oyunu yerden yere vursam da, binlerce kişi gidip alacaktır. Bu nedenle
oyunun zevkini kaçıracak şeylerden bahsetmek istiyorum. Birisi bana bir
oyundaki çok iyi ve süpriz, şok edici noktalardan bahsetseydi, sinirlenirdim
ve oyundan alacağım zevk baltalanırdı.
Vice City'i yükledikten sonra, ilk izlenimlerim hep olumlu yönde oldu. Oyun
artık daha detaylı ve renkli idi. Hatta daha aydınlık, ışıklı da
diyebiliriz. Grafik motoru aynı zaten, sadece üzerinde değişiklikler,
modifiyeler yapılmış. İyi de edilmiş denebilir. Fizik kuralları bir hayli
iyi işlemekte. Araba içindeyken, arabasına göre kullanımları da
değişiyor. Koskocaman bir kamyon zor dönerken, sağlam bir Viper ile yolları
birbirine katıveriyorsunuz. Yaya olarak da, ilk oyundaki gibi silah
kullanabiliyorsunuz. Ancak, bu kez hareketler daha esnek olmuş. Bina içleri de
oyuna yeni eklenen bir özellik. Dışarısının güzelliği gibi, içerisi de
oldukça detaylı yapılmış. Dışarıdan içeri girerken ufak bir yükleme
oluyor, bu dışarı çıkarken de tekrarlıyor tabi. Sıkıcı değil, RAM'iniz
fazlaysa görmezden bile gelebilirsiniz. PC'de kısa süren bu yükleme süreleri,
konsolda daha uzun sürüyor. Sağlam RAM'ler ile hiç yükleme olmamasını
bile sağlayabilirsiniz ki bazen bende yükleme yapmadı. Sebebini bilmiyorum.
Şehir eskisinden çok daha canlı. Binalar gerçekten bina olduklarını
hissettiriyor. Dev gibi gökdelenler, sanki üzerinize geliyorlarmış gibi.
Diplerindeyken yukarı baktığınız zaman içiniz tuhaf oluyor. Yolda gördüğünüz
kişiler de, mümkün olduğunca birbirinden farklı yapılmış. Hareketleri çok
gerçekçi, sizin hareketlerinize de vakit kaybetmeden tepkilerini veriyorlar. Görevleri
yapmadan, sırf etrafı dolaşsanız bile, saatlerinizi bu oyuna vermeniz
gerekiyor. Şehir alanı da katlandıkça katlanmış gibi duruyor. Kesin
boyutlarını bilmiyorum ama oldukça büyük olduğu kesin. Neyse ki hava
taşıtları oyuna eklenmiş, yoksa uzun yollar bir işkence olabilirdi. Deniz
taşıtlarındaki sorun da bu oyunda ortadan kaldırılmış. Bazen durduk yere
denize düşebiliyordunuz veya botun içinden geçebiliyordunuz. Binip inmek de
sancılıydı. Bütün bunlar bu oyunda geride kalmış.
Nelerden bahsetmeliyim bilmiyorum ki. Oyunda tonlarca şey var. Oyunda orta
hızda bir araba kullanmak çok keyifli. Kontroller çok kolay. Herşey yerli
yerinde zaten, asla zorluk çekmiyorsunuz. Arabanın diğer arabalar arasından
süzülerek geçmesi, virajları tam almak gibi sürüş keyfi, oyun tarafından
size her saniye yaşatılıyor. Görevler gittikçe zorlaştığından, her
zaman da tetikte olmanız gerekiyor. Arka sokaklarda neler oluyor bil bilseniz
:) Arka sokak kavgaları bu oyunda daha bir çetin geçmekte. Cepleriniz dolu
gitmeniz, hatta bagajı da doldurmanız iyi olacak gibi. Oyunu oynarken ne demek
istediğimi anlayacaksınız.
Grafikler. Oyunun en çarpıcı yanı. İlk oyundan pek farkı yok aslında.
Tarih geriye gittiğinden, tarz da geriye gitmiş. O yılları yansıtan
kıyafetler, arabalar ve binalar var. Ama herşey harika görünmekte. Görülebilir
uzaklık maksimum olduğu zaman, yaşayan bir şehir ayaklarınızın altında
oluyor. Arabaların hasar modellemesi de çok iyi. Karakterler de çok iyi
modellenmiş. Nasıl biri olduklarını tiplerinden anlayabiliyorsunuz.
Hareketleri de yine laubali, yine salına salına. Grafiklerde hiç sorun
yaşamadım. En sevdiğim grafik efekti ise batan güneşin ekrana yansıması.
Kırmızı bir renk, arabadan ve parlak yüzeylerden yansıyor falan. İnsanın
içini rahatlatıyor gerçekten de.
Sesler, bahsedilemeyecek kadar başarılı. Karakter seslendirmelerini
profesyonel aktörler yapmış. Bunu zaten ilk oyundan da biliyorsunuz. Her
karakterin ses tonu, kendinine uygun. Bu kadar uygun olması, bazen inanılmaz
bile olabiliyor. Olaylara göre ses tonlarındaki değişimler, işin
profesyonel ellerden çıktığının kanıtı. Müzikler ise ayrı bir olay
zaten. Oyunun Soundtrack'i 6 CD olarak çıktı. Her tarz için bir disk. Oyunda
tonlarca müzik var. Profesyonel DJ'ler tarafından hazırlanan birbirinden güzel
parçalar eşliğinde suç işliyorsunuz. İstediğiniz gibi
değiştirebiliyorsunuz tabi.
Tüm bunlar, beraberinde dehşet bir sistem ihtiyacı istiyor. GTA 3'ten bu yana
çıta biraz yükselmiş gibi. Ülkemizde olmasa da, yurt dışında öyle
olacak ki, oyunu yapan kişiler biraz daha yüksek sistem istemişler oyun için.
2Ghz bir işlemciye kesin gözle bakıyorum ben. Ama 1Ghz olsa da çalışmıyor
değil. 256Mb RAM olmazsa olmazlar arasında. 32Mb ekran kartı da ne derece
yeter bilmiyorum ama, kalabalık ortamlarda herşeyin çakılmasına yeter
gibime geliyor. En azından bir Geforce 4 Ti 4200 veya dengi bir ekran kartı
gerekiyor diye düşünüyorum. Oyunu adam gibi oynamak için tabi. Herşey
kapalı iken ve en alt çözünürlükte hızlı çalışan oyunları gören
bazı akıllılar, hala beni yalanlamaya çalışıyor. Oyun dediğin, full
detaylarda oynadığın şeydir. Tadı öyle çıkar. Bazı oyunlar düşük
detaylarda ultrason gibi görünmekteler ama bu oyunda detayları ne kadar düşürürseniz
düşürün, genel kaliteden pek ödün vermiyor.
Dil bilmek de oyundan maksimum zevk almak için gerekli. Ortada dönen dolaplara
kulak kabartmak lazım. Çoğu kişi eminim bu oyunu etrafta dolaşmak için
oynayacaktır. Ben bile bazen canım sıkıldığı zaman GTA 3'e girip arabayla
dolaşırdım, birkaç akrobatik hareket yapardım. Gerçek hayatta olmayacak
şeyler bunlar. O yüzden, bu oyun emsalsiz bir oyun. Size sonsuza yakın özgürlük
sunuyor. Yapabileceğiniz o kadar çok şey var ki, bunları anlatmak için
binlerce sayfa gerekir. Çoğu detayı atladım, bilerek. Oyunun sizi biraz da
şaşırtmasını istiyorum. Zevki öyle çıkıyor.
Yazıyı burada bitirelim ki, artık herkes oyuna geçebilsin. Alın veya
almayın demiyorum, herkes ne yapması gerektiğini zaten biliyor :)
Half Life: Blue Shift
PLATFORM : PC
KATEGORİ : FPS
ÜRETİCİ FİRMA : Gearbox
Software
YAYINCI FİRMA : Sierra
OYUNUN SİTESİ : www.sierrastudios.com/games/hl-blueshift/
HANGİ OYUNA BENZİYOR? : Half Life
SİSTEM GEREKSİNİMLERİ : P233, 32 MBRAM,400 MB HDD Alanı, SVGA (16 Bit High
Color) Grafik Kartı
Oyunun
Puanı
84
Grafikler: 86
Ses & Müzik: 80
Oynanabilirlik: 90
Atmosfer: 80
Yüzbinlerce insanın
hastalık derecesinde oynadığı ve saatlerce başından kalkamadığı Half
Life geri döndü. Hem de yepyeni bir oyunla. Oyunun dışında, yanında
getirdiği birçok özellik de mükemmel. Gelişmiş grafikler, sesler ve bütün
Half Life’çıların hastalık derecesinde oynayacağı bir oyun: Blue Shift...
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, bu oyunu oynayabilmeniz için Half Life’ın
sisteminizde kurulu olmasına gerek yok. Ama Blue Shift’in diğer özellikleri
oyunun bir genişleme paketi olduğunu gösteriyor (Oyun diğer oyunların devamı
niteliğinde ama tek başına çalışabilen bir oyun oyun olduğu için genişleme
paketi olarak saymıyoruz).
Half Life’ta Gordon Freeman’i ,Opposing Force’ta bir askeri ve Blue
Shift’te de bir güvenlik görevlisini oynuyoruz.
Oyunumuz Barney denilen güvenlik görevlisinin Black Mesa’da yaşadığı
olayları konu ediyor. Aslında kahraman Barney ama oyunun en başında güvenlik
giysilerini almaya gittiğimizde CALHOUN diye birinin odasında giysilerimizi alıyoruz.
Yani ismimiz CALHOUN. Oyunun en başında yine klasik bir başlangıç oluyor (Bütün
Half Life oyunlarında bir araçla merkeze gideriz ya o başlangıç). Daha
oyunun en başında Gordon Freeman’i görüyoruz. Önümüzden geçiyor (Demek
istediğim Half Life’ın ilk oyununda Gordon’la Black Mesa’ya geliyoruz ya
o bölümü bu oyunda tekrar görüyoruz).
Oyunun en başlarında yine eşyalarımızı topluyoruz (silah,cephane) ve daha
sonra doktorları bir yere indirirken olan oluyor ve yaratıklar çıkmaya başlıyor.
Artık asıl oyuna geçiyoruz. İleride karşımıza yaratıklar, askerler gibi
birçok engel çıkıyor. Yaratıklar o kadar önemli değil ama askerler çok
kuvvetli iki dakikada sizi indiriyorlar, ona göre dikkatli olun.
Blue Shift’teki asıl amacımız doktorları korumak. Mesela bir doktoru öldürürseniz
oyun bitiyor (İşten atılıyorsunuz). Doktorları korumak dışında onlardan
yardım da alıyorsunuz (Oyunun son bölümünde Gordon Freeman bize bayağı
yardım ediyor ve bizim kurtulmamızı sağlıyor). Ayrıca son bölümde biz de
bütün doktorların kaçmasına yardımcı oluyoruz.
Diğer Half Life oyunlarında son bölümde büyük bir yaratıkla mücadele
ederiz ama Blue Shift’te böyle değil. Oyun boyunca sadece normal yaratıklar
ve askerlerle mücadele ediyoruz. Sadece son bölümde hareketlilik olarak bütün
askerler bizi çok kötü sıkıştırıyorlar (artık o kadar da olsun nasıl
olsa dev bir yaratıkla boğuşmuyoruz). Askerlerin arasından zorla sıyrılıp
teleporta giriyorsunuz ve oyunu bitiyorsunuz. En sonda da Gordon Freeman’la
bir konuşma yapıyoruz (Gordon Freeman olmadan oyun bitmez ). Sonra “Bye bye
Black Mesa” diyoruz :).
Gearbox Software, oyunda çok güzel bir ortak nokta yakalamış. Eğer diğer
Half Life oyunlarını bitirmişseniz Blue Shift oyunu sırasında eski
oyunlardan görüntüler göreceksiniz (Özellikle Gordon Freeman’ın yaptıkları).
Bu da oyuna ayrı bir hava katıyor.
Oyunun mekanları
Black Mesa’dan uzaya kadar uzanıyor bayağı bir geziyorsunuz.
Oyunun konu bakımından tek eksiği ise kısa oluşu (Kısa derken öyle çok
da kısa değil ama Opposing Force kadar uzun da değil). Konu kısa olmasına
rağmen grafikteki ve seslerdeki gelişmeler konunun bu eksiğini kapatıyor.
Yazının en başında Blue Shift’in getirdiği yeni özelliklerden bahsetmiştim.
Şimdi bunları söyleyeyim:
Oyunun CD’sinde Half Life High Definition Pack adlı bir program bulunuyor. Bu
program sayesinde grafikleri geliştirebiliyoruz. Zaten oyuna başladığınızda
2 seçeneğiniz var. Birincisi ister Half Life’ı orijinal grafiklerle oynarsınız,
isterseniz gelişmiş grafiklerle (Seçim sizin, hangisini seçeceğinizi
biliyorum:)). Bu programı nasıl kuracağız önce onu söyleyeyim. CD’yi
taktığınızda açılan arabirimde Half Life High Definition Pack’i tıklayın
ve program otomatik olarak kurulsun. Sonra açın Blue Shift’i ve gelişmiş
grafiklerin keyfini çıkarın. Sadece Blue Shift değil bu program diğer bütün
Half Life oyunlarında grafiklerini değiştiriyor. Grafiklerdeki temel değişimler
ise silahlar, yaratıklar, doktorlar ve güvenlik görevlileri üzerinde oluyor.
Onun dışında mekanlarda pek fazla değişim yok. Ama silahlar ve diğer
karakterler bayağı değişmiş. Özellikle silahlar gerçeğine daha uygun ve
sesleri daha dolgun çıkıyor.
Oyundaki karakterlerin tipi de çok daha detaylı çizilmiş. Doktorlar ve diğer
karakterlerin değişimini görmek için oyunun görüntülerine mutlaka bakmalısınız.
Sonunda insana benzemişler.
Ayrıca oyunun CD’sinde Opposing Force’un patch’ini de bulabilirsiniz.
Oyunun motoru Half Life’ın kendine ait motoru. Yani herhangi bir değişiklik
yok. Oyunun motoru aynı motor olunca oyunun istediği PC de diğer Half Life
oyunlarıyla aynı oluyor tabi ki. Düşük bir sistemle oyunu rahatça
oynayabilirsiniz. Grafik kartınız 8 MB 3D Hızlandırıcılı olsun en yüksek
çözünürlükte oyunun grafiklerinden yararlanabilirsiniz.
Gelelim seslere. Grafikte gelişme olurda seste olmaz mı? Olur tabi ki. Sesler
çok daha dolgun çıkıyor. Ayrıca oyunun gidişatına göre ara sıra müzik
çalıyor (Diğer Half Life oyunlarında olmayan birşey). Arka planda çalan müzik
genelde üzerinize düşman saldırırken çaldığı için o anki durumunuzla
birebir uyumlu oluyor.
Blue Shift, Half Life sevenlerin mutlaka oynaması gereken bir oyun. Eğer Half
Life’ı oynadıysanız ve Half Life’ı bitirmişseniz Blue Shift’i mutlaka
oynamalısınız. Çünkü konular birbiriyle kesişiyor, bu insana daha da bir
zevk veriyor. İnşallah kopya oyunların zorluklarıyla karşılaşmazsınız.
Bu oyunu mutlaka oynayın. Bir de son birşey eklemek istiyorum, Half Life bu
popülerliğini korumak için böyle ek oyunlar çıkartmak zorunda. Yani Blue
Shift gibi daha değişik oyunlar görebilirsiniz.
HER HAFTA 1 TANE İNCELEME